2013 - MAKALELER


Arkadaşına gönder

Print almak için

Yazı boyutunu büyütmek için     


İhlâsın, en aşağı mertebesi
4/8/2013

İslâmiyetin temeli üçtür. Bunlar; ilim, amel ve ihlâstır. İlim, ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarından öğrenilir. Öğrenilen bu ilimle amel edilir. İlim ve amel de, ihlâs elde etmek içindir. İhlâs, ilmin ve amelin Allah rızâsı, Allah sevgisi ile olması, mal, mevki, şöhret için olmamasıdır. Bu üçüne sâhip olan Müslümâna, İslâm âlimi, bunların yükseklerine müctehid denir. Biri noksan olup da, kendini din adamı tanıtana bid’at sâhibi veyâ zındık denir. Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden yanlış mânâ çıkarana, bid’at sâhibi, kendi düşüncelerine Kur’ân, hadîs diyene de, zındık denir.

Hakîkî Müslümân olmak için, ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek, ibâdetlerini doğru ve ihlâs ile yapmak lâzımdır.

“NİÇİN GELMEDİN?”
İhlâs sâhibi, kibirlenmez, kendini büyük bilmez. Fahreddîn-i Râzî hazretleri, Herata gittiği zaman, orada bulunan âlimler, sâlihler ve devletin ileri gelenleri, onun ziyâretine gelirler, kendisine pekçok hürmette bulunurlar. Bir gün Fahreddîn-i Râzî hazretleri, yanındakilere;

-Acabâ görüşmediğimiz kimse kaldı mı? diye sorar. Hizmetinde bulunanlar;

-Evet sâlih bir zât var, o gelmedi, derler.

-Ben âlim ve Müslümanların imâmı olayım, herkesin bana hürmeti vâcib olsun da, o kimse beni niçin ziyâret etmesin, diye söylenir.

Bu durumu, o sâlih zâta ulaştırırlar. Fakat o zât hiç cevap vermez. Şehrin ileri gelenlerinden birisi, Fahreddîn-i Râzî hazretleri ile o sâlih zâtı bir yemeğe dâvet eder. Her ikisi de bu dâveti kabûl ederler. Ziyâfet bir bahçede verilir. Orada Fahreddîn-i Râzî hazretleri, o sâlih zâta;

-Niçin ziyâretime gelmediniz diye sorar. Sâlih zât;

-Ben fakîr bir kimseyim. Bu sebeple, ziyâretinize gelip gelmemem, sizin şerefinizi ne arttırır, ne de ondan bir şey eksiltir cevabını verir. Bunun üzerine Fahreddîn-i Râzî hazretleri;

-Bu söz, edeb sâhiplerinin yâni ehl-i tasavvufun sözüdür. İşin içyüzünü bana anlatınız da merâkım gitsin der. O sâlih zât;

-Seni ziyâret hangi bakımdan vâcibtir diye suâl edince;

-Ben âlim olduğum için Müslümanların hürmet etmeleri lâzım olan birisiyim der. Bunun üzerine o sâlih zât;

-Mademki, ilminle iftihâr ediyorsun, övünüyorsun ilmin neticesi, mârifetullahdır yani Allahü teâlâyı tanımaktır. Sen Allahü teâlâyı nasıl tanıdın ve matlûbuna nasıl yol buldun? diye sorar. Fahreddîn-i Râzî hazretleri;

-Yüz bürhân, delîl ile ilim ve yakîn elde ettim der. Sâlih zât;

-Bürhân, delil, şüpheyi gidermek içindir. Allahü teâlâ benim kalbime öyle bir nûr verdi ki, onun olduğu yerde şüphe bulunmaz. Nerede kaldı ki, bürhân ve hüccete, delile ihtiyaç duyulsun, buyurur.

Bu söz, Fahreddîn-i Râzî hazretlerine çok tesir eder ve hemen o sâlih zâtın elini öpüp tövbe eder, o zâta tâbi olur ve çok yüksek mertebelere ulaşır. Ondan sonra meşhur Tefsîr-i Kebîr adlı eserini yazar. Bu sâlih zât, Necmüddîn-i Kübrâ hazretleridir. Fahreddîn-i Râzî hazretleri, bu hâdiseden sonra Necmüddîn-i Kübrâ hazretlerinin sohbetlerinde bulunur ve ondan çok istifâde eder.

Aliy-yül-havâs hazretleri buyuruyor ki:
“İhlâsın, en aşağı mertebesi, kişinin kendi amellerinde, tıpkı fazla yük yükletilen ve o yükün ağırlığından yorgun düşen, başını önüne eğmiş, düşünceli düşünceli yürüyen, sırtındaki yükün kime ait olduğunu ve nereye kadar taşıyacağını bilmeyen bir yük hayvanı gibi olmasıdır. İşte bu yolda yürüyen kişiler, bu ihlâs ve vefâ yükünü taşır, karşılığında bir ücret beklemez ve kendisinde de, diğer yük hayvanlarından bir üstünlük hissetmez ve düşünmez.”

HER SÖZLERİ ALLAH İÇİN
Netice olarak, Müslümanın bütün hareketleri, işleri, sözleri, okuması, dinlemesi, hep Allah rızâsı için olmalıdır. Onun dînine uygun olmasına çalışmalıdır. Böyle olunca, insanın her âzâsı, organı ve kalbi Allahü teâlâyı zikreder, hâtırlar. Yahyâ bin Mu’âz hazretleri ilâç içmişti. Hanımı;

-Odada biraz dolaş deyince;

-Gezmeye, dolaşmayı bir sebep göremiyorum. Otuz senedir hesâp ediyorum. Allah rızâsı için olmayan bir harekette bulunmadım buyurur. Böyle olan zâtlar, din için niyet etmedikçe hareket etmezler. Yemeleri, ibâdete lâzım olan aklı ve kuvveti bulmaları niyeti iledir. Her sözleri, Allah içindir, başka niyetleri harâm bilirler.
 
Güncelleme Tarihi
26 Nisan 2024 Cuma
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan,
herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.
Ziyaretçi Sayısı
Ana sayfam yap     Sık kullanılanlara ekle