2013 - MAKALELER


Arkadaşına gönder

Print almak için

Yazı boyutunu büyütmek için     


Akıl, doğruyu bulabilir mi?
6/4/2013

İnsâna ihsân edilen akıl, Peygamberlerin rehberliği olmadan, her doğruyu bulabilir mi ve her konuda hüccet, delil olabilir mi? Bu hususta islâm âlimlerinin büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Akıl, dünyâda kaldıkça, bu bedene de bağlı kalır ve bu bağlılıktan kurtulamaz. Vehim, her zamân, aklın etrâfında, hayâl dâimâ yanında bulunur. Gadab yani kızgınlık ve şehvet yani nefsin arzûları, hep onunla berâber kalır. Hırs ve menfaat, onu yalnız bırakmaz. İnsanlığın, lüzûmlu alâmeti olan, şaşırmak ve unutkanlık, ondan hiç ayrılmaz. Bu dünyânın hâssası, özelliği olan yanılmak ve iyiyi kötü ile karıştırmak, ondan sıyrılmaz. O hâlde akla, herşeyde nasıl inanılır?

Aklın vereceği karârlar ve emirler, vehmin karışmasından ve hayâlin tesîrinden kurtulamaz ve unutkanlık tehlikesi, şaşırmak ihtimâlinden korunamaz."

BUNUN İÇİN DE...
Aklın ilerlemesi ve temizlenmesi, ancak Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmakla olabilir. Bunun için de, Peygamberlerin sözlerini, haberlerini öğrenmek lâzımdır. Onlar haber vermedikçe, akıl ilerleyemez ve temizlenemez. Bâzı kâfirlerde ve fâsıklarda görülen, parlaklık alâmetleri, kalbin temizliği değil, nefsin parlaklığıdır. Nefsin parlaması da, yolu şaşırtmaktan, zarar ve ziyândan başka birşey ele geçirmez. Böylelerinin, bilinmiyen bâzı şeyleri haber vermelerine, İstidrâc denir. Yani bunları yavaş yavaş felâkete, azâba sürüklemek içindir. Allahü teâlâ, hepimizi böyle belâlardan korusun. Peygamberlerin en büyüğü hürmetine, bizi böyle şeylerden korusun!

Peygamberlerin bildirdikleri hükümler, hep rahmettir, iyiliktir. Yoksa, bu emirler ve teklîfler, zındıkların sandıkları ve söyledikleri gibi, külfet, eziyyet, işkence değildir ve akla aykırı da değildir. Bunların sık sık söyledikleri; “Kullarına zor ve yorucu şeyler emredip de bunları yaparsanız Cennete girersiniz demek insâf mıdır, merhamet midir? Birşey emir etmemeli idi. Herkesi, kendi başına bırakıp, istedikleri gibi yiyip içmeli, gezip eğlenmeli, yatıp kalkmalı idi. Merhamet ve iyilik böyle olur” gibi lâfları, ne kadar ahmakçadır. Bunlar, hiç de düşünmüyor mu ki, iyilik edenlere, teşekkür etmek yani sevindiğini bildirmek, aklın istediği bir şeydir. İslâmiyetin hükümleri, bütün ni'metleri, iyilikleri yaratan, gönderen Allahü teâlâya karşı, şükrün nasıl yapılacağını göstermektedir. O hâlde, ilâhi hükümler, teklîfler, aklın istediği birşeydir. Bundan başka, dünyânın, hayâtın düzeni, bu teklîfleri yapmakla olur. Allahü teâlâ, herkesi kendi başına bıraksaydı, kötülükten, karışıklıktan başka birşey olmazdı. Allahü teâlânın harâm etmesi olmasaydı, nefisleri, keyifleri peşinde koşanlar, başkalarının mallarına, cânlarına, ırzlarına saldırır, fenâlıklar, karışıklıklar hâsıl olur, saldıran da, karşısındakiler de, zarar görür, helâk olurlardı.

Şunu da söyliyelim ki, Allahü teâlâ, herşeyin sebepsiz, şartsız mâliki, hepimizin sâhibidir. Bütün insanlar, Onun mahlûku, kullarıdır. Kullarına verdiği her emri ve herşeyi istediği gibi kullanması, hep yerindedir ve faydalıdır.”

NETİCE OLARAK...
Netice olarak, Allahü teâlâ, Peygamberler vasıtası ile, neyin iyi ve neyin kötü olduğunu bildirmeseydi, insânları sadece akılları ile başbaşa bırakmış olsaydı, o zamân insânların râhatı yani medeniyyet olmaz, insanlık, canavarlık şeklini alırdı. Bugün bile, Allahü teâlâyı inkâr eden, islâmiyeti beğenmiyen, câhilliğin verdiği cesâret ve taşkınlıkla öğünen cemiyetlerin kanûnlarında, Allahü teâlânın emirlerinden çoğunun yer almış olduğu göze çarpıyor. Bütün insanların, Allahü teâlâdan ve gönderdiği emirlerden uzaklaşdıkça, geçimsizlik, sefâlet, işkence, sıkıntı ile kıvrandıkları görülmektedir. Fen âletleri, medenî vâsıtalar, akllara hayret verecek şekilde ilerlediği hâlde, dünyâdaki huzûrsuzluğun, insanlıkdaki sıkıntının azalmadığı, arttığı göze çarpıyor. Allahü teâlâ, insanların saâdetlerine sebep olan şeyleri emretti, felâketlerine sebep olanları da yasak etti. Dinli olsun, dinsiz olsun, bir kimse bilerek veyâ bilmiyerek, bu emir ve yasaklara uyduğu kadar, dünyâda râhat ve huzûr içinde yaşar. İnanırsa, âhırette de, ebedi saâdete kavuşur.
 
Güncelleme Tarihi
19 Nisan 2024 Cuma
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan,
herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.
Ziyaretçi Sayısı
Ana sayfam yap     Sık kullanılanlara ekle